31 Mayıs 2016 Salı

Sen kiminlesin?

Sen kiminlesin? Sen seninleysen herkese ihtiyacın var. Sen O'nunla isen, herkesin sana ihtiyacı var

Hayat bir yolculuktur. Gidebildiğin kadar, yaşarsın

Hayat bir yolculuktur. Gidebildiğin kadar, yaşarsın

"Sen hiçbir şey değilsin"

"Sen hiçbir şey değilsin" diyen haklı. Sendeki senden bahsediyor. "Sen her şeysin" diyen de haklı sendeki O'ndan bahsediyor.

30 Mayıs 2016 Pazartesi

AKŞAM SAATİ




AKŞAM SAATİ
Yelkovanın akrebi kovaladığını 
Tencerenin boşaldığını fırının üstünde
Çiçeklerin çatlak yüzüyle bana baktığını 
Hep akşam saati fark ederim

Odalarda sırnaşan olmadığını bana 
Küçük kaprislerle nazlanamadığımı 
Ne olursa olsun yalnız verdiğim kararları 
Hep akşam saati fark ederim

Ben de bir çay alabilir miyim diyen sevgili 
Günün nasıl geçtiğini dinler mi, sabırla
Soruları cevapsız gözden geçiren beni 
Hep akşam saati fark ederim

Yanarken ışıkları bir bir evlerin 
Ayak seslerinin başka kapılara yöneldiğini 
Açılan her kapıda gülümseyen gözle
Hep akşam saati fark ederim

Kokusunu bırakmış yolda bir adam 
Bakışıyla dokunur sevdiğine kadın 
Görünce iki âşığın hâlini, içlendiğimi 
Hep akşam saati fark ederim

Yemek masamı donatırken 
Tabakların ne kadar az yer kapladığını 
Eline sağlık güzel olmuş diyen olmadığını 
Hep akşam saati fark ederim

Çayı, yemişi yerini almış sehpamda 
Canım, başka kanala bakalım mı sesini 
Kalkıp ararken sebepsiz çöküşümü 
Hep akşam saati fark ederim

Ağırlaşınca gözlerimin, koltuğun canlandığını 
Yatağı ısıt geliyorum diyenimin olmadığını 
Biri dururken diğerini sürükleyen ayaklarımı
Hep akşam saati fark ederim.

Melek Kırıcı Erköse

28 Mayıs 2016 Cumartesi

"VİRA BİSMİLLAH"




"VİRA BİSMİLLAH"
-Şiire Sevdalı Kızın Söylediğidir-
Sana uzanan kaşığı

Şefkatle dokunan elleri
Geri çevirdiğin yerde
Ben sokaktan izledim hayatı

Sevgi besliyorsa ruhu bedeni
Ben aç-açıktım o günden beri
Baktım olacak gibi değil
Silkelenip geldim kendime
Buna çok emek verdim çok

-Bu şiire sevdalı kızın söylediğidir
Sormadılar ki
Tahsiline devam etmek ister misin?
Dediler ki sahipsizsin evlenmelisin
Senin elin kalem kâğıt tutarken
Ben, bebek verdim ellerime
Noktayı virgülden kaderi şanstan
Ayırmayı istemez miydim ben de
-Bu şiire sevdalı kızın söylediğidir

Kimileri temiz bakan gözüme, saf dedi
Herkesler konuştu, küsmedim kimseye
-Dedim, ben şair olacağım
-Dediler, sen okudun mu fakültede
Şiir yazacak kadar zengin mi kelimelerin
Hislerim güçlü, duygularım yoğun
yetmez mi, dedim
-Bu şiire sevdalı kızın söylediğidir

Yapma Melek!
Güldürme kendine şairleri
Onlar usta, onlar üstat, ya sen!

-Dedim, çıraklığın yaşı mı var
Yakalamaz mı şiir aşkım onları
Bu işe soyundum bir kere, dönmem
Kitap okuyanlar mı yansıtır sedasını
Duygular mı kaleme kâğıda sürükler

Çizebilseydim ressam olup
Resmini çizerdim içimdekilerin size
Şaire çevirdi elimi yüreğim neyleyim!
-Bu şiire sevdalı kızın söylediğidir.

Melek Erköse Kırıcı

26 Mayıs 2016 Perşembe

GAZZE







GAZZE
Ölü toprağı dökülmüş üstüne
İnsanlık uyku hâlinde
Sabinin gözüne dikilmiş silah 
Silah ile yaşam yüz yüze
Durmaz namluda mermi 
Kalbi çıktı çıkacak

Ben bu bakışa yandım
İbret diye kendime aldım 
Masuma dualar saldım 
Kâfire lânet yağar bu şehirde.

Melek Kırıcı Erköse

Dilimden dökülen korla ısıtan Ben değil miyim?


Gazın mavisiydin ben turuncu alevi
Sen esas olandın ben görünmeyen gizi
Uzaklardan uzanan yüreğini
Dilimden dökülen korla ısıtan
Ben değil miyim?

25 Mayıs 2016 Çarşamba

Koşmak istiyordum; atların üstü- ne binmek ve alabildiğine gitmek,




Çok canlı bir caddeydi. Mısır ve çeşit-
li yiyecek satan el arabaları; sokakta yularından tutulup tak tak sesleriyle, riyle, şölen edasıyla geçen atlar; satış için kimi yerde vitrinleri, kimi
yerde tezgâhları süsleyen cicili bicili kıyafetler... Ne ararsan vardı bu
sokakta. Ne iyi yapıp da gelmiştim. Koşmak istiyordum; atların üstü-
ne binmek ve alabildiğine gitmek, saçlarımı rüzgâra salıp, yüreğime
tüm güzellikleri sığdırmak için hızla koşmak; yürürken karşılaştığım
bakışlara gülmek, yaşlı teyze ve dedeleri öpmek, bebeklere nanik ya-
pıp kaçmak istiyordum. Neler oluyordu bana? Caddede uslu uslu yü-
rürken beni gören bunca insan bilebilir miydi içimden gelip geçen çıl-
gın düşüncelerimi?

Mahkum Mahfuz Kitabımdan

Bahçenin Kimsesiz Köşesinde Hasbihâl







Bahçenin Kimsesiz Köşesinde Hasbihâl
Ezan sesleriyle adını öğrendim
-Sus, dinle sevap derdi büyüklerim
Sevabı bilemeden
Ben sesini dinledim

-Yaramazlık yapmazsan
Allah seni sever, dediler
Sen sev beni diye
Hep sessiz kaldım

SİNOPE Şiir

24 Mayıs 2016 Salı

Kim bilir kaçıncı defaydı çaydanlıktaki çayın suyla karışması.

Çaydanlığa su koydu. Kim bilir kaçıncı defaydı çaydanlıktaki çayın
suyla karışması. Artık rengi de kalmamıştı. Babaannesi, “Bugün de içelim;
yarın yeni çay demleriz.” demişti. Dilek omuz silkti; “Önemli değil”
gibi

Üçüncü Sinema

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Mahkum Mahfuz

Ayağı dizine kadar sarılı, ısrarla ayağının üstüne basıp yürüyen bu
genç adam da neyin nesiydi ki? Ayağı hem sarılı, hem zincirlerle bağ-
lıydı. Bu, esmer, karakaşlı, simsiyah saçlarıyla derin bakışlı adam; bir-
biri ardına dizlerini sürüklerken acıyı yürütmüyor, âdeta çocuk gibi
koşuyordu. Sanki yüzündeki acının resmiyle kanatmak istiyordu elle-
rini, ayaklarını. Sanki derman olan her yerini götürmek istiyordu uzak-
lara. Ta ki, dermansız kalıp sızana kadar...

Mahkum Mahfuz

21 Mayıs 2016 Cumartesi

"SENİ BENDE GİZLEME YAR"




Bak, cenahında uçuyor kadınlığım 
Üstüne bir şey asmadım kırışmasın
Rüzgâra kokumu sakladım 
Araladığım penceremde 
Yıldızsız gecelere saldım

Uyandım uzanıp giden mavi efsuna 
Kulaçladım deryayı geldim bu ana 
Yoruldum yiğidim iki gözüm erim 
Sensin sevdiğim

Seyyah oldum yolunda derdindeyim 
Taş mevziler soğudu temmuz sıcağına 
Kalemler yazdı yankılandı sayfalar 
Gecenin karanlığında dolaşan 
Panzehirsin damarlarımda

S
e
n
i
B
e
n
d
e
G
i
z
l
e
m
e
Y
âr şiirimden..

20 Mayıs 2016 Cuma

İhtiras düşmüş nem diye her yere

Deniz lacivert
Midye kadehim bu gece
Sahil sensiz
Sen yine bende
Ben dudağıma değen nefeste
Sarhoşum bu gün
İçim garip bir hoş ki
İhtiras düşmüş nem diye her yere

Sahilde yine sensiz
Yıldızlar hapsetmiş geceyi
Dudaklarım, diyorum dudaklarım.

19 Mayıs 2016 Perşembe

Cana yakın sevgileri gözlüksüz göremiyorum artık



Ben yine beklerim
Her güne yeniden başlayarak
Bak, demedi deme biraz değiştim
Hayallerime çizikler düştü
Neşeme kıraçlar, çatlaklar
Zaman işte durmuyor ki yerinde
Beyazı bırakırken siyahı aldı kendine
Lülelerim zayıfladı içten içe

Cana yakın sevgileri
Gözlüksüz göremiyorum artık
Suyla oynamaya gerek kalmadı
Pamuk eller yazmış çizmiş
Geçmişi nakış gibi kendine
Hani biraz daha beklerim
Beklerim, sorun değil de
Bunca susuzluğun içinde
Kavuran güneş niye.

Birden mahcup oldum; o kadar sıkı sarıldığım için



Denize dokunmak istiyordum. Hatta daha fazlasını istiyordum; ama
müsait değildim. Ayakkabılarımı elime aldım; suların tenimle dansını
hissederek taradım kumsalı boylu boyunca. Su almak için en yakın
büfeye doğru gittim. Elimi uzattığımda, bir elin elime dokunduğunu
hissettim. Başımı kaldırdığımda Mustafa’nın keskin, heyecanlı, coşku
dolu bakışıyla karşılaştım. Allah’ım nasıl mutlu olmuştum? “Mustafa”
derken, sesli mi sesiz mi dedim, hâlâ farkında değildim. Boynuna
sarıldım; öyle sıkı, öyle bendendi ki... Sonra geri adım atıp, incelemeye
başladım. Bakışlarından kurtulabilirsem devam edecektim; ama
takılı kalmıştım. Mustafa’ydı bu! Mahallemin yaramaz çocuğu, hep
hayatımda yer alan Mustafa’ydı işte. Çocuk değildi; hatta çok büyüktü;
erkekti... Birden mahcup oldum; o kadar sıkı sarıldığım için. Küçücük
kalmıştım yanında.
Başımı kaldırdım ve aynı anda birbirimize aynı soruyu sorduk:

18 Mayıs 2016 Çarşamba

Kaptan kumraldı; bahtı esmer




Sinema vakitlerini sevmezdim Kaptan, çünkü giderdin o vakitler... En
çok üçüncü sinemayı seviyordum ben. Hani bırakıp gitmeden önceki
son sarılışını, öpüşünü… Şimdi sinema vaktini de istiyorum baba! Üç
yıldızını az mı sevdin? Beni az mı sevdin? Ya Melek’i ya Hicran’ı...
Hicran ki annemin son hatırası, son kokusunu taşıyan uzaklara, çok
uzaklara hasreti de özlemi de ayrılığı da o körpecik bedeniyle götüren.
Bak baba, üç kızın, üç ayrı dünya, ah dünya! Okyanuslara dönmemek
üzere mi gittin baba? Ne olur dön! Dön, dön de sinemaya gidelim.
İçinde ölüm olmayan, hasret olmayan filimler izleyelim.
Kaptan kumraldı; bahtı esmer

Bu gün bana bu fotoğrafını yolladılar baba içim sızlıyor..Ben seni hiç görmedim. Şimdi bakıyorum fotoğrafına da benim de boynum hep yana düşüyor baba 
frown ifade simgesi
 Babamm

17 Mayıs 2016 Salı

"Şaşkın Gonca"




Uğrak yerim şehir değil
Tekneyi ıssıza demirleyip
Yaşanmayan yaşamı da
Yoklukla terbiye edip
Gonca gül tadında
Yalnızlığın limanına
Varmak isterim,

Şaşkın Gonca şiirimden..

"Gelmezsen Elbisemi Değişirim"






Eğlence neşe âlem dokunsana, dediler
Sen de bu dünyadan nasibini alsana
Gelse gelirdi, boşa hayal kurmasana
Dedim, nasibim O
O alacak bende ne varsa

Sen de giy beyazları
Hazır ol düğünümüze
Gecikirsen kefeni çekip üstüme
Sana geleceğim

Bak, gelmezsen elbisemi değişirim
Azrail yakınımda bu oyundan tüyerim.

Sinope şiir kitabımda "Gelmezsen Elbisemi Değişirim" şiirimden bir bölüm

14 Mayıs 2016 Cumartesi

"KAPTAN GEL!"





   Kaptan hayata gözlerini yummuştu.
Nasıl yani? Artık hiç mi göremeyecek, sarılamayacaklardı babalarına?
Üçüncü sinemadan önce de mi? Kızlardan büyüğü, avazının çıktığı
son sesle: “Kaptaaannnn!” diye bağırdı.
“Kaptannn gel!
Altı ayda bir de olsa gel! Kucağına önce kız kardeşimi al, onu sev; o
körpeyi, o sabiyi sev, Hicran’ı sev; gel baba, ne olur gel! Gel baba,
gel! Bilsem de bizi sinemaya bırakıp gideceğini, gel babamm, gel!”
dedi, ağladı, sızladı kendi gözyaşlarında boğuldu. Kaptan gelmedi.
Gelemedi...
Üçüncü Sinema Kitabımdan..

12 Mayıs 2016 Perşembe

ÇIRÇIPLAK



ÇIRÇIPLAK
Oysa açım diyebilmeyi
O kadar çok istiyorum ki
Bir kerecik olsun şımarmayı
Sınırımı aşmayı
Aykırı davranmayı
Hani dokunmak
Ayıptı ya bizde

Çırpındıkça büzüldü
Doğrularımın torbası
Duygularım mantığımı avladı
Şimdi baş başayız seninle
Meğer bilerek kanmaya
Ne kadar hazırmış yüreğim.

ÇIRÇIPLAK BAŞLIKLI ŞİİRİMDEN BİR BÖLÜM..

10 Mayıs 2016 Salı

KARA CEHENNEM






Şartlara uyuyor olmasına rağmen şoförlüğe seçilmemiş; umudunu da
yitirmemişti. Murat’ı iki yüz askerle birlikte, adı “Mezarlık” olan bir
koğuşa verdiler. Koca koğuşta sadece bir ampul vardı aydınlatmaya
çalışan. On beş gün burada kalıp sonra başka yerlere gidecekleri için,
balık istifi gibi üst üste yatmışlardı. Parası olanlar, paralarını önceden
atletlerinin içine diktirdikleri keselere saklıyor, kıyafetlerini üst üste
giyiyorlardı çalınmasın diye. 

Özellikle geceleri, çok kalabalık olduğundan koku çok ağırlaşıyordu.
Ne bir bardak sıcak çay içebiliyorlardı içlerini ısıtmak için, ne de
yakınlarını arayabilecekleri bir telefon bulabiliyorlardı. Eğitim yap-
tıkları yerse, birlikten dört kilometre yüksekte bir dağın üzerindeydi.
Murat, iki yüz askerle birlikte her sabah uygun adımla gidiyordu eği-
time.

On beş gün çabuk geçti. Bir sabah; tek ampullü, adı “Mezarlık” olan
bu koğuşta kaldığı iki yüz arkadaşıyla birlikte kara trene dolduruldu-
lar ve Balıkesir Çayırhisar’a getirildiler. Geldikleri yere göre bir cen-
netti burası. Koğuşlar otuz kişilikti; çay ve kahve içebiliyor, sıraya gi-
rerek telefonla sevdiklerini arayabiliyorlardı. Hepsi yeniden doğmuş
gibi olmuşlardı. 

Mahkum Mahfuz kitabımın 136.sayfasında yer alan "KARA CEHENNEM!" Başlıklı öykümün içinden..

Ben Seni Sevdim Ayrılığı Değil


Ben Seni Sevdim Ayrılığı Değil
Sanır mısın ki
Sevmez gül bülbülü
Ve bahçıvan gülü
Öylesi güzel sarmaşık
Süsler ki bahçelerini
Öper yüreğinden her biri
Bir diğerini

Gül ‘seviyorum’ der bülbüle de
Ah o bülbülün şarkıları olmasa
Konsa gülün gönlüne
Anlatsa gece yarısı serenadında
Dalsa balkondan alev alev gülüne
Dil dökse şiirleriyle
Su misali billûr sesiyle

Sinope şiir kitabımdan..

9 Mayıs 2016 Pazartesi

"Acı damla damla akıtır sıvısını "





Alabildiğine uzun, sessiz kaldırımlar
Acı damla damla akıtır sıvısını 
Koşup bölmek istersin sessizliği 
Dilin tutulur, ayakların ağrır 
Eczaneler kapanmıştır

Ya bu palto, ısıtır mıydı ayazda 
Şahit olur muydu yaşananlara 
Kalır mıydı kış boyu sırtında 
Tüm istiridyeleri tek tek açıp 
Sevinçleri araladım derken 
Eczaneler kapanmıştır

Sonra, yanında mutlu olduğun insanlar 
Gelecek aklına, bakacaksın uzaklara 
Acılar kuşattığında hayatını askıya asacak 
Dertlerini katlayıp dolaba koyacaksın 
Kapısını kilitleyeceksin gamın 
Eczaneler kapanmıştır.

Üçüncü Sinema kitabımın 58.sayfasında yer alan "Eczaneler kapanmıştır" başlıklı şiirimin içinden..

7 Mayıs 2016 Cumartesi

"Bazıları Olmadığı Kişiyi Yaşar"






Yaşamak doğmaktır.Uzun süre doğum sancısı çekeriz ve sonunda kendimizi doğururuz.Bazıları da doğmayı reddeder olmadığı kişiyi yaşar.

3 Mayıs 2016 Salı

"Toprağın altında olan tüm annelere mektup var".

"Toprağın altında olan tüm annelere mektup var. Anneler gününüz kutlu olsun."
Kocaman kadın olmama rağmen sana ne zaman duygumu anlatmak istesem alt çenem atıyor yüreğim yanıyor anne!"