21 Şubat 2017 Salı

GÜCÜNÜN YETTİĞİNE






GÜCÜNÜN YETTİĞİNE


Bugün diye başlayan,

Bir çok planın ardından,

Avcı gibi dağlara çıkıp,

Avımla dertleşesim var.



Tekneye gerek yok, kayık olsun kıyıda yeter.

Mavinin üstünde süzüm süzüm süzülsün.. 

Açılıp ufukların dipsiz kuyusuna,

Korkup korkup alışasım var.



Dedim ya bugün halim başka.

Yakasına yapışıp darda koyanın,

Sürükleyip uzaklara,

Bağladığım ağaçlarda inim inim inletesim var.



Sen sanma ki ben pamuk prensesim.

Hep gülen sevgi dolu biriyim.

Takır takır saydığım kurşunlardan bilirim.

Seri katil olasım var.



Nerede varsa acı salan etrafa,

Bu ayaklar karıncaya kıyamaz da,

Hepsini sıkıştırıp kuytuda,

Öldürmeden ezesim var.



Gözü yaşlı bebenin,

Nerede bilinmez kaderin,

Belindekine güvenip efelik edenin,

Etlerini lime lime dilimleyesim var.



Şiddeti yapan hep adam sanma,

Alimallah aratmam da,

"Anam avradım olsun!" lafı erkeğe yakışmasa,

Altından vurup üstünden çıkasım var.



Gücü güçsüze yettiğinde, kendini bir şey sanmış.

Düşünmemiş mezarı şiddet aklını almış.

Dağ yerinden oynar mı? Taşar mı dalgalar?

Bugün aklımı koru Yarabbim acıyı çizesim var.

Sen diye..

..... Suda mı yürüyordun ki
Yıllar yılı rastlamadım izine
Denizler mi yaladı bastığın yeri?
Her neyse
Hadi uyan!
Kalmadı ömrüm!
Ben böyle tarumar ararken seni
Ya deniz, ya rüzgâr alacak beni
Hadi uyan!
Bir uyan da güneşe dön sırtını
Hiç değilse
Siluetin uzansın İstanbul' a
Eğilir
Sen diye öperim
Sen diye öperim
Gölgeme değen, gölgeni..

..... Suda mı yürüyordun ki
Yıllar yılı rastlamadım izine
Denizler mi yaladı bastığın yeri?
Her neyse
Hadi uyan!
Kalmadı ömrüm!
Ben böyle tarumar ararken seni
Ya deniz, ya rüzgâr alacak beni
Hadi uyan!
Bir uyan da güneşe dön sırtını
Hiç değilse
Siluetin uzansın İstanbul' a
Eğilir
Sen diye öperim
Sen diye öperim
Gölgeme değen, gölgeni..

Kursak diye biyer var tam şurda.. Tüm hayallerimin kaldığı...





Kursak diye biyer var tam şurda.. Tüm hayallerimin kaldığı...

20 Şubat 2017 Pazartesi

19 Şubat 2017 Pazar

Bir Tüp Çikolatada Saklıydı Dostluk

           Bir Tüp Çikolatada Saklıydı Dostluk



Ne kolaydır aslında arkadaşlıklar. Eskiler, yeniler, hatta gelecekteki arkadaşlıklar; hele de arkadaşlıktan da öte atılan adımlarla oluşan dostluklar... 

Dostluğu kattık mı, emeği de katık yapıp koymamız lazım o kümeye. Sadece gülüşüp şakalaşmakla, güzel sohbetlerle erişilmez ki dostluklara. O emeğin içinde neler var neler... Sevinçleri uzaktan izleyebilecek kadar özverili olabilmek, acıları yan yana solumak, almadan verebilmek; yani sevmek... Öyle bir sevmek ki; 'Ben' egosunu, 'Sen' duygusunu ortak kararla yok edip 'Biz' olabilmek. Hatalarda sevecen, sevinçlerde cömert olup paylaşabilmek... Lafta kalmayan 'Biz' ruhu yani... 

İşyeri çevrem, mahallelim, arkadaşlarım, arkadaşlarımın arkadaşları; gittikçe genişleyen bir yelpaze. Öyle bir yelpaze ki; içinde her renk; saygı, sevgi, dürüstlük var. Ne hoş bir dünya... 

Tanıştığım herkesin ruhunu analiz etme gayretlerimi seviyorum. Böyle olunca birçok dünyam oluyor. Her dünyamda ayrı sahneler yer alıyor ve her sahnede değişik oyuncular... Oyuncular, rollerini nasıl oynayacaklarını bilmediklerinden, bir salise sonrası bile sürpriz... Düşünsenize ne kadar heyecan verici! İşte ben bu heyecanı seviyorum. 

Geceye gözlerimi kaparken, 'Bu gün yaşadıklarım güzeldi. Bu son ise teşekkürler.' diyerek uykuya teslim olmadan önce yine düşünürüm: 'Ya son değilse!'. Öyle ya; ne başlangıç belli, ne bitiş... Kim bilir hangi bilinmez sahnede, hangi oyuncularla karşılaşıp, hangi oyunları izleyeceğiz daha. Belki de izlemeye fırsat bulamayacağız. 

*** 

Uzun yıllar sürdü Canan'la arkadaşlığımız. Ara ara koptuk, birbirimizden haber alamadığımız zamanlar oldu. Koptuğumuz zaman dilimlerinde, demek ki mutluyduk başka yerlerde, başka kişilerle; haberleşmeyi unuttuk. Ta ki mutsuzluk kapıya dayandığında aklımıza gelir, acı bir özlem düşerdi yüreklerimize. Dünyalarımızdan ortak olduğumuz birinde sahne seçer, yerde bağdaş kurup oturan çıplak ayaklı iki çocuk gibi acıkır ve açık olurduk birbirimize. 

Onunla arkadaşlığımı bu kadar sürdürmemin en tutarlı sebebi; ömründe bir kere acıyı tatmış, onu da bana iyi anlatmayı başarmıştı. Bu yüzden çok severdim O'nu. 

Canan, mahallemizin popüler ve zengin çocuklarından biriydi. Şimdiki ilişkimizde olduğu gibi, mutluluk ondan uzaklaşıp da yalnız kaldığında gelirdi yanıma sadece. Alışmıştım onun bu yanına. Daha doğrusu; insanları irdelemeden tanıma merakım sabırlı davranışlarıma, sabırlı davranışlarım ise insanları benimle arkadaşlığa sürüklüyordu. Alışıyorlar ve belirli aralıklarda görüşmeye ihtiyaç duyuyorlardı. Ya da ben öyle sanıyordum. Bu sanışıma göre de, bu durum beni vazgeçilmez yapıyordu. 

Maceracı yönümün insan kazandırabileceğini kim tahmin ederdi ki? 

*** 

Canan'ın babasının dükkânına icra gelmişti. Herkes ayrı telden söylese de sonuç aynıydı. Artık zengin değil, hatta bizim kadar fakirlerdi. 

İşte bizim de en samimi dönemimiz başlamıştı böylece. Ne de olsa bizi ayıracak maddesel mutluluk, yani para yoktu aramızda. Bahçede ne bulursak kardeş payı yapıyorduk. Toprakta yer açıp iki yaprağı üst üste koyarak, yaprak kardeşi olduğumuzu düşünürdük hep. Bahçenin birçok yerinde öylesi iki yapraklar o kadar fazlaydı ki... Parmaklarımızı uzun uğraş sonrası kesip birbirine değdirerek kan kardeş olduğumuzda, yaprak kardeşliğinin önemi kalmamıştı artık. 

Ben ne bulursam karnımı doyururken, O her şeyi yiyemediği için acı çekerdi. Üzülürdüm bu haline; çünkü alışkanlıklarından kurtulamıyor, durumu kabullenemiyordu. 

Bir gün alt mahallede, taş merdivende beraber oturup sessizliği bölüşüyorduk. Birden konuşmaya; ama hızlı hızlı konuşmaya başladı. Sanki susarsa vazgeçip anlatmayacak gibi telaşlıydı. 

-Biliyor musun, dün halamlardaydık. Halamın kızına babası, yeni çıkan tüplü çikolatan almış. Dönerken anneme yalvardım. 'Anne, ne olur bana da al sıkınca ağza akan çikolatadan. Ne olur anne! Canım çok istiyor.' dedim. 'Kızım beni üzme böyle durup durup yeni bir şeyler isteyerek! Az sabret! Geçecek bu zor günler. İnan bana geçecek...' diye cevap verdi. Sustum... Ne zor günler geçecek, ne de benim canımın istemesi! O çikolatayı o kadar çok istiyorum ki... Çok canım çekti çok! 

İçim sızlamıştı. Ben de isterdim çikolata, şeker ya da canımın çektiğini yemeği; ama imkânlarımız doğrultusunda tuttum isteklerimi. İrade sahibiydim hep, bu gün de olduğum gibi. Sıkınca içinden çikolata akan tüpü nasıl alabilirdik ki? 

İki çocuğun hayalini süslemişti, ters dönük olup kapağı şapka şeklinde açılıp yenesi çikolata... Hiç param yoktu. Keşke olsaydı da alsaydım Canan'a. Yerken nasıl tat alıyor izleseydim. O'nun mutluluğunda mutlu olsaydım. Hiçbir şey gelmiyordu aklıma. Ben hiç yememiştim o çikolatadan; ama onun için istiyordum şimdi. Elimde olsa düşünmeden verir, bir lokma bile istemezdim. 

Taş merdivenden kalktık ve gittik evlerimize içimiz çikolata çeke çeke... 

O akşam bizim eve bir misafir geldi. Çay içtiler, sohbet ettiler sobanın yanında. Tam kalkacakken kadın çantasından iki buçuk lira düşürdü dizlerimin dibine. Başıma dokundu ve 'Al kızım, bu para senin nasibinmiş. Yarın bir çikolata al da ye.' dedi. 

Allah'ım bu ne güzel bir ilahi adalettir! Bir başkası için ne kadar içten dilemiştim çikolatayı ve çantadan yuvarlanıp dizime çarpan demir para bu mutluluğu yaşamam için yeterliydi. Çok sevinçliydim. Sabah ilk işim tüplü çikolata alıp Canan'a vermek olacaktı. O'nun yüzündeki mutluluğu görmek, yerken aldığı tadı izlemek istiyordum. 

Uyku tutmuyordu. Çok heyecanlıydım çok... 

Erkenden gittim evlerine. Annesi, Canan'ın akşam diş macunu yediğini ve midesinin bozulduğunu, şu an yattığını, halsiz olduğunu söyledi. 'Diş macunu mu? Tüplü çikolata gibi mi?' diyebildim sadece. 

Neden emdin diş macununu Canan? Nasıl bir şeydi bu? Kimse bilmiyordu benden başka, diş macununu emme sebebini. İzin isteyip yanına geçtim. Sustuk yine. Garip bir anlaşma yöntemimiz vardı Canan'la. Susarak gerçeklerimizi görüp, konuşmadan varlığımızla mutlu olabiliyorduk. 

Bu defa suskunluğu ben bozdum. Bütün gece hayalini kurduğum çikolatayı yedirmeliydim Canan'a. Anlattım akşam olanları. 

-Tam da çikolatanın parası Canan! İki buçuk lira, beş liranın yarısı... Hadi toparlan! Alalım da ye. 

Canan'ın gözünden akan yaşa arkadaşlık etti yaşlarım. Yine sustuk. Bir süre sonra annesi odaya geldi. Canan hemen heyecanla annesine baktı: 

-Anne ben iyiyim. Dışarı çıkıyoruz biz. 

Kapının önünden ayrılma ha kızım! 

Bir koşu markete gittik. Bakkallarda yoktu. Yeni gelmişti büyük markete. Aldık sonunda. Uzattım Canan'a... 

-Al Canan. Bu senin; hadi ye. 

-Olmaz! Beraber yiyeceğiz... 

-Hayır Canan. Bu senin. Hem benim canım çekmiyor. 

-O zaman gel benimle! 

Bahçenin arkasına dolaştık. Ağacın gölgesinde karınca yuvaları vardı akın akın çalışan. Tüpü açtı büyük bir mutlulukla. Elini tüpün üzerinde gezdirdi; sonra ağzındaki minik kâğıdı çıkarıp kokladı derin derin çikolatayı. 

-Çok güzel kokuyor kokla bak... 

Önce bana uzattı, sonra karıncaların yuvasına yakın bir yere tüpü boşaltmaya başladı. 

Biz artık her yıl buluşup kahkahalarla birer tüp çikolatayı karıncalara ikram ederken, imkânlarımız doğrultusunda kimsesiz çocuklara tüp çikolata alıp dağıtıyoruz. İrademize sahip olmayı öğrenmiştik. 

Bir ömür bu sır bizimle gidecek sanıyordum. 

Oysa şimdi... 


18 Şubat 2017 Cumartesi

Su bile acıtır, geçtiği yer yaraysa...




Su bile acıtır, geçtiği yer yaraysa...

Paranin sadece ön yüzünü alıp gidemezsin. Ön yüzün arkasına bak arka yüz oradadir.


Kimse zenginliği seçerek fakirlikten kurtulabilecegini sanmasın zenginlik arftinca fakirlik korkusu da artar En zenginler en pintilerdir.


Paranin sadece ön yüzünü alıp gidemezsin. Ön yüzün arkasına bak arka yüz oradadir.


Sizin felakediniz başınıza gelenlerde değil yazdığınız senaryolardadır Düşündüğün şeyi elde edersin. Düşündüğün şey sensin Her şey olduğu gibidir. Yazdığınız senaryo onu sizin istediğiniz şekle sokar.

Sizin felakediniz başınıza gelenlerde değil yazdığınız senaryolardadır
Düşündüğün şeyi elde edersin. Düşündüğün şey sensin
Her şey olduğu gibidir. Yazdığınız senaryo onu sizin istediğiniz şekle sokar.

Hayatınızdaki her şey siz onları davet ettiğiniz için sizinle Yargılamak seçim özgürlüğünüzü sınınrlamaktır Sevmek izin vermektir.

Hayatınızdaki her şey siz onları davet ettiğiniz için sizinle

Yargılamak seçim özgürlüğünüzü sınınrlamaktır
Melek
Sevmek izin vermektir.

Heykeltraş sizsiniz, yaşam sizin heykeliniz. Ressam sizsiniz, yaşamınız sizin tualiniz

Heykeltraş sizsiniz, yaşam sizin heykeliniz. Ressam sizsiniz, yaşamınız sizin tualiniz

Düşüncelerin arka planında enerji ve eylem gizlidir. Her şey eylemlerle gerçek olur ama asıl neden düşüncelerdir. Yaratım düşüncenin işidir. Her şey sizin eserinizse, Yargıladığınız kendinizsiniz ve direndiğiniz kendinize direnmedir. Yendiğiniz zaman kendinizi yenersiniz. Kazık attığınızda kazığı kendinize atarsınız.

Düşüncelerin arka planında enerji ve eylem gizlidir. Her şey eylemlerle gerçek olur ama asıl neden düşüncelerdir. Yaratım düşüncenin işidir.
Her şey sizin eserinizse, Yargıladığınız kendinizsiniz ve direndiğiniz kendinize direnmedir.
Yendiğiniz zaman kendinizi yenersiniz. Kazık attığınızda kazığı kendinize atarsınız.
Melek

Otobüsten inen adama iyilik için yardım ediyorsan bu sevgi eylemidir. Yolcuya çabuk insin de yolun açılsın diye yardım kendine yardımdır

Otobüsten inen adama iyilik için yardım ediyorsan bu sevgi eylemidir. Yolcuya çabuk insin de yolun açılsın diye yardım kendine yardımdır

15 Şubat 2017 Çarşamba

Düşersen bir tohum gibi duş, tekrar topraktan çıkıp yükselmek için.




Düşersen bir tohum gibi duş, tekrar topraktan çıkıp yükselmek için.

CAN FEDAHEZİMETLERİNDE HİPNOZ

CAN FEDAHEZİMETLERİNDE HİPNOZ



Bakkala yolladığın çocuk gibi,
Küsuratı bırakıp elime, gittin.
Gül dalında dikenimi koparıp,
Tadımdan alan arılara yem ettin.
Önce bulutlara çıkarttın,
Pembe çiçekler açtım.
Oturduğum tahtımı çekip altımdan
Çıkarttığın göklerden fırlatıp attın.
Günler geceler bize yetmezdi,
Vakit hep dardı şehvete yetmezdi
Heyecanımız, aşkın hakkını vermişti
İhtirası sende, arzuyu teninde öğrendi
Ellerin soydu saflığın zarafetini
Dudağın emdi, gözümdeki çavlanımı
Kurudu çöl gibi, sustu göl gibi,
Duyulmaz oldu sesi nefesi
Kalbim miydi beni yaşatan, tefekkür eyledi beni
Sen paramparça dağıldın doğdun külünden
Anladım ki değildi kalbim.
Eza ile cefadan mı yoksa akşamsefasından mı.
Küsuratı bana kaldı, çocuk dönmedi.

Gir içeri

Gir içeri

Cennete girenler bir daha çıkmazlar.
Aç kapımı gir içeri ey güzel sevgili.
Melek KIRICI

GÜCÜNÜN YETTİĞİNE

GÜCÜNÜN YETTİĞİNE


Bugün diye başlayan,
Bir çok planın ardından,
Avcı gibi dağlara çıkıp,
Avımla dertleşesim var.

Tekneye gerek yok, kayık olsun kıyıda yeter.
Mavinin üstünde süzüm süzüm süzülsün..  
Açılıp ufukların dipsiz kuyusuna,
Korkup korkup alışasım var.

Dedim ya bugün halim başka.
Yakasına yapışıp darda koyanın,
Sürükleyip uzaklara,
Bağladığım ağaçlarda inim inim inletesim var.

Sen sanma ki ben pamuk prensesim.
Hep gülen sevgi dolu biriyim.
Takır takır saydığım kurşunlardan bilirim.
Seri katil olasım var.

Nerede varsa acı salan etrafa,
Bu  ayaklar karıncaya kıyamaz da,
Hepsini sıkıştırıp kuytuda,
Öldürmeden ezesim var.

Gözü yaşlı bebenin,
Nerede bilinmez kaderin,
Belindekine güvenip efelik edenin,
Etlerini lime lime dilimleyesim  var.

Şiddeti yapan hep adam sanma,
Alimallah aratmam da,
"Anam avradım olsun!" lafı erkeğe yakışmasa,
Altından vurup üstünden çıkasım var.

Gücü güçsüze yettiğinde, kendini bir şey sanmış.
Düşünmemiş mezarı şiddet aklını almış.
Dağ yerinden oynar mı? Taşar mı dalgalar?
Bugün aklımı koru Yarabbim acıyı çizesim var.

ÇİZESİM VAR

ÇİZESİM VAR


Bugün diye başlayan,
Bir çok planın ardından,
Avcı gibi dağlara çıkıp,
Avımla dertleşesim var.

Tekneye gerek yok, kayık olsun kıyıda yeter.
Mavinin üstünde süzüm süzüm süzülsün..  
Açılıp ufukların dipsiz kuyusuna,
Korkup korkup alışasım var.

Dedim ya bugün halim başka.
Yakasına yapışıp darda koyanın,
Sürükleyip uzaklara,
Bağladığım ağaçlarda inim inim inletesim var.

Sen sanma ki ben pamuk prensesim.
Hep gülen sevgi dolu biriyim.
Takır takır saydığım kurşunlardan bilirim.
Seri katil olasım var.

Nerede varsa acı salan etrafa,
Bu  ayaklar karıncayı ezmez ama,
Hepsini sıkıştırıp kuytuda,
Öldürmeden ezesim var.

Gözü yaşlı bebenin,
Nerede bilinmez kaderin,
Belindekine güvenip efelik edenin,
Etlerini lime lime dilimleyesim  var.

Şiddeti yapan hep adam sanma,
Alimallah aratmam da,
"Anam avradım olsun!" lafı erkeğe yakışmasa,
Altından vurup üstünden çıkasım var.

Gücü güçsüze yettiğinde, kendini bir şey sanmış.
Düşünmemiş mezarı şiddet aklını almış.
Dağ yerinden oynar mı? Taşar mı dalgalar?
Bugün aklımı koru Yarabbim acıyı çizesim var.

Gelmezsen Elbisemi Değiştireceğim

Gelmezsen Elbisemi Değiştireceğim


Hayırsız çıktın dünya gözüyle sevmedin beni,
Cümle aleme söyledim beklediğimi,
Sensiz günlerden sabır dilediğimi
Gel yeter ki çekerim senden gelen sitemi.

Bedelini yılları sayarak ödedim.
Bir günden bir güne ihanet etmedim.
Bilirsin ne cilveli şen im.
Benim değilmiş gibi hepsini kilitledim.

Dediler burada eğlence, neşe alem dokunsana
Sen de bu dünyadan nasibini alsana
Gelse gelirdi boşa hayal kurmasana
Dedim, nasibim o, o alacak bende olan ne varsa

Bak gelmezsen elbisemi değiştireceğim.
Azrail yakınımda bu oyundan tüyeceğim.
Sen de giy beyazları hazır ol düğünümüze
Bak söylüyorum yeniden işte.
Gecikirsen;
Kefeni çekip üstüme
Sana geleceğim..

Kalbinizin yakınlarında tutun beni. Başka yerde çekmiyor mutluluk.





Kalbinizin yakınlarında tutun beni. Başka yerde çekmiyor mutluluk.

Küçük şeyleri dert etmeyin. Kusursuz olmayabileceğinizi kabullenin. Rahat ve ılımlı insanların başarılı olamayacağı düşüncesini bırakın. Sevgi kapasitenizi geliştirin. . Birisine iyilik yapın ve hiç kimseye bundan söz etmeyin. … İçinde bulunduğunuz anı yaşamayı öğrenin. Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün. Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun. Sabırlı olun. Kendinize sorun; bir yıl sonra bunun bir önemi olacak mı? Her gün, bir dakikanızı, teşekkür edecek birisini bulmak için harcayın. Gülümseyin ve merhaba deyin insanlara. Daha iyi bir dinleyici olun. Savaşlarınızı akıllıca seçin. Gönlü bol olmayı, haklı olmaya yeğleyin. Bugün üç kişiye, onları ne çok sevdiğinizi söyleyin.

Küçük şeyleri dert etmeyin. Kusursuz olmayabileceğinizi kabullenin.Rahat ve ılımlı insanların başarılı olamayacağı düşüncesini bırakın.Sevgi kapasitenizi geliştirin. . Birisine iyilik yapın ve hiç kimseye bundan söz etmeyin. …İçinde bulunduğunuz anı yaşamayı öğrenin. Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün.Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun. Sabırlı olun.Kendinize sorun; bir yıl sonra bunun bir önemi olacak mı?Her gün, bir dakikanızı, teşekkür edecek birisini bulmak için harcayın.Gülümseyin ve merhaba deyin insanlara. Daha iyi bir dinleyici olun.Savaşlarınızı akıllıca seçin. Gönlü bol olmayı, haklı olmaya yeğleyin.Bugün üç kişiye, onları ne çok sevdiğinizi söyleyin.Melek

Yargılamak seçim özgürlüğünüzü sınınrlamaktır



Yargılamak seçim özgürlüğünüzü sınınrlamaktır

"Tebeşirle çizilmiş bir seksek oyunu kadar uçucu bir çizgisi var hayatın. Farkında olmadan basıyorsun çizgiye, kızıyorlar anında, “ YANDIN! “ diye atılıyorsun oyun dışına…"





"Tebeşirle çizilmiş bir seksek oyunu kadar uçucu bir çizgisi var hayatın. Farkında olmadan basıyorsun çizgiye, kızıyorlar anında,“ YANDIN! “ diye atılıyorsun oyun dışına…"

13 Şubat 2017 Pazartesi

Birbirlerini yaralayarak yola devam edenler, birbirlerinin yaralarını sararak mola verirler hayata. . . Sonra geçmişteki olumsuzlukları unutarak, devam ederler aynı yola!.. Ve ikisi de bilmez; sargı bezlerinin altından gizlice sızan kanın, bir gün damarlarını bomboş bırakacağını...





Birbirlerini yaralayarak yola devam edenler, birbirlerinin yaralarını sararak mola verirler hayata. . .
Sonra geçmişteki olumsuzlukları unutarak, devam ederler aynı yola!..
Ve ikisi de bilmez; sargı bezlerinin altından gizlice sızan kanın, bir gün damarlarını bomboş bırakacağını...