25 Nisan 2017 Salı

Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa, hayatının sona ermediğini düşün. Sona eren şey yalnızca hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak üzere sabırsızlanmaktadır. O zaman bir gemiye bin, seni bekleyen bir kent mutlaka vardır!




Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa, hayatının sona ermediğini düşün. Sona eren şey yalnızca hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak üzere sabırsızlanmaktadır. O zaman bir gemiye bin, seni bekleyen bir kent mutlaka vardır!


Arkadaşlar" Ölümü" soruyorlar. Ben"Ölümü dert etmeyin" diyorum. "Nasıl olsa öleceksiniz, önce bakın doğdunuz mu? Gerçekten Yaşıyor musunuz."





Arkadaşlar" Ölümü" soruyorlar. Ben"Ölümü dert etmeyin" diyorum. "Nasıl olsa öleceksiniz, önce bakın doğdunuz mu? Gerçekten Yaşıyor musunuz."

Dudaklarım diyorum

Dudaklarım diyorum

Dudaklarım diyorum,
Bana varlığının anlamını yüklediğin.
Dal kımıldayıp yaprak düşse üşüyor.
Oysa hiç böyle değildi.
Dudağında,
Titremeyi öğrenmeden önce,
Bir naz bir cilve ki görme!
Kalbime sözünü geçiriyor.
birlik oldular.
Biri titremek, 
Diğeri hızla çarpmak istiyor.
Garip bir yarış,
Bir telaş içindeler..
Deniz lacivert,  
Midye kadehim bu gece.
Sahil sensiz..
Sen yine bende,
Ben dudağıma değen nefeste.
Sarhoşum bu gün.
Hoş bir şehvet düşmüş nem diye her yere..
Sahilde yine sensiz,
Yıldızlar hapsetmiş geceyi.
Dudaklarım diyorum ...


Melek KIRICI

24 Nisan 2017 Pazartesi

Her yerde sabah oldumu Gunes yükselir. Bizde ise Gunes doğar.Her şey yeni baslar.Heyecanliyim,Yarın hayatımda olanlarla yeniden tanışacağım




Her yerde sabah oldumu Gunes yükselir. Bizde ise Gunes doğar.Her şey yeni baslar.Heyecanliyim,Yarın hayatımda olanlarla yeniden tanışacağım

Seni korkutan bir şeyi yapabilirsen, o korkunun senden aldığı enerjiyi geri kazanmış olursun.



Seni korkutan bir şeyi yapabilirsen, o korkunun senden aldığı enerjiyi geri kazanmış olursun.

Ben Seni Sevdim Ayrılığı Değil

Ben Seni Sevdim Ayrılığı Değil

Sanır mısın ki
Sevmez gül bülbülü
Ve bahçıvan gülü
Öylesi güzel sarmaşık
Süsler ki bahçelerini
Öper yüreğinden her biri
Bir diğerini
Gül ‘seviyorum’ der bülbüle de
Ah o bülbülün şarkıları olmasa
Konsa gülün gönlüne
Anlatsa gece yarısı serenadında
Dalsa balkondan alev alev gülüne
Dil dökse şiirleriyle
Su misali billûr sesiyle
Şimdi dinle sessizliğin çığlıklarını
Ne şarkı var kasette aşkını anlatan
Ne şiirler asılmış üşüyen mor gecelere
Dil suskun, lâl olmuş aşk bahçede
Şerbetini içtim aşkın dudaklarından
Kavruldum senin yakan harından
Bin yılda bir rastlanan bu uyumdan
Nasibimi aldım, yetti demedim ki
Şairler takla mı attırıyor acılara
Yaşanmışlıkları mı yayıyor yollara
Onca ozan çıkıyor bu topraklarda
Hangisi aşkı savurdu ki yabana
Ben seni kalemimden
Beyaza aktığında sevdim
Aşk koydum adını, bil istedim
Aşk ile yanmayı diledim
Bu ten bir ömür seni beklemişti
Kapımı çalan kanatlarınsa
Sormadan gir içeri
At kanatlarına Uçur istedim.

Melek KIRICI

22 Nisan 2017 Cumartesi

Ruhu çocuk olanlar esnek olur güç karşısında yıkılmaz eğilirler Defalarca kanayan dizlerinin ne zaman kabuk bağladığını fark etmezler Oyunlar da yeniliklere açık neşe içindedirler Vee Hızla topun yüzlerine çarpan acısını ezber edip top nereden gelirse gelsin tutmayı öğrenirler. İyi kalecidirler





Ruhu çocuk olanlar esnek olur güç karşısında yıkılmaz eğilirlerDefalarca kanayan dizlerinin ne zaman kabuk bağladığını fark etmezler
Oyunlar da yeniliklere açık neşe içindedirler
Vee
Hızla topun yüzlerine çarpan acısını ezber edip top nereden gelirse gelsin tutmayı öğrenirler. İyi kalecidirler

21 Nisan 2017 Cuma

20 Nisan 2017 Perşembe

***BENİM ADIM:ÖKSÜZ!***






***BENİM ADIM:ÖKSÜZ!***

O gün, karşı komşunun diktiği çiçekli elbiseyi giydirmişti bana Babaannem. Şaşkındım ve bir o kadar da mutlu. Kendi etrafımda döndüğümde eteklerim açılıyor, bacaklarımın gözükmesi hoşuma gidiyordu.
Zıplaya zıplaya adı Fışkıran olan çeşmemizin yanına gittim. Bakracın içini bir güzel yıkayıp doldurdum. O arada yan komşumuzun oğlu Şükrü bana bakıyordu. Bu bakış farklıydı anlam veremedim. Üzerimdeki elbisenin bana verdiği mutlulukla pek de önemsemedim. Dolan bakracı aldım. Eve doğru yürürken sesler duydum. Dedemle, Babaannem birbirlerine; “Nasıl olur?”, “Nasıl yaparız?” gibi çok da anlamadığım cümleler kuruyorlardı. Bakraçtan üstüme su döküldü. Bakracı elimden yere bıraktım. Tahta merdivenlerin üçüncü basamağında, içeriden gelen sesleri dinlemeye başladım. Kapı gıcırtıyla açıldı. Zaten kötürüm olan Babaannem bana bakıyordu, ben eteğime. “Melek gel yanıma kızım.” dedi. “Babaanne ben ıslatmadım.” dedim. Eteğime baktı, gülümsedi. “Gel kızım.” dedi. Sesi titriyordu. Gözleri biraz yaşlılıktan biraz da adını sonradan koyabildiğim duygusallıktan buğulu buğulu bakıyordu. Sevgisini gösteren bir kadın değildi. Yapılması gerekeni sert bir ifade ile anlatır, olmazsa sesini yükseltir, o da olmazsa cezalandırırdı. Peki, bu kadar sert bir kadının bana bu bakışı neydi? Yaklaştım, yanına oturdum. Başımı sevdi ve anlatmaya başladı; “Bak kızım, şimdi Dedenle bir yere gideceksiniz. Burası senin gibi çocuklarla dolu büyük bir yer. Orada öğretmenlerin de var. Senin istediğin yemekleri yapacak annelerin, seninle oynayacak arkadaşların olacak.” Babaannemin söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. Suyu üstüme döktüm diye kızmadı ya önemli olan oydu. Sonuçta Dedemle gezmeye gidecektim.
Babaannem elime çamaşır dolu bir poşet verdi. Nedenini sorduğumda, “Bunlar yanında dursun lâzım olacak kızım.” dedi. Gözünden yaş aktığını gördüm. Eliyle sildi, “Toz kaçtı.” dedi. Sonra hiç yapmadığı bir şey yaptı… Bana sarıldı… Bende sarıldım Babaanneme. Sonra Dedemin eline yapıştım, “Hadi gidelim.” dedim.
. . .
Kocaman bir bina, çocuk sesleri ortalığı çınlatıyor. Dedem; “Git oyna kızım, çok koşup terleme sonra üşütüp hasta olursun.” dedi. Hem git diyordu, hem de elimi sımsıkı tutuyordu. Yüzüne baktım. Dedem benim yüzüme bakmıyordu. Bir kız gelip elimden tuttu. Onunla diğer çocukların yanına gittik. Çeşit çeşit oyunlar oynadık. Burada ne kadar çok çocuk var! Yakan top, ara sıçanı, saklambaç… Daha birçok yeni oyunlar öğrenmiştim. Bir oyundan diğerine geçiyor, sürekli oynuyorduk. Saatin nasıl geçtiğini anlamadım. Hava kararıyordu. Dedemi arıyordum her yerde. Dedem yoktu. Koskoca bahçenin her tarafına bakmıştım. Ah bu Dedem! Neredeydi? Başımı kaldırdım. Kocaman binayı fark ettim. Yüksek ve geniş merdivenlerden Dedemi aramak için yukarı çıkmaya başladım. Oyun oynadığım çocukların merdivenin çeşitli yerlerinde durup bana baktıklarını gördüm. Neşeli değillerdi. Az önce çığlık çığlığa oyun sesleri yükselen bahçeden çıt çıkmıyordu.

Büyük demir kapıdan içeri girdim. Adımlarımı atarken sağ tarafa baktım. Bir oda da dört, beş kişi vardı. El işaretiyle beni yanlarına çağırdılar. “şey” dedim. “Şey, ben Dedemi arıyordum. Biraz oynayacaktım, sonra gidecektik. Onu gördünüz mü? Dedemi…”
Oda buz gibiydi. Üşüdüm. Sonra Babaannemin bana verdiği poşet aklıma geldi. İçinden hırkayı çıkarırken neden hırkayı koyduğunu anlamaya başlıyordum. Aynı anda yanında durduğum kadın bana, burasının Sinop Kız Yetiştirme Yurdu olduğunu ve artık burada kalacağımı; onlara “Anne”, erkek görevlilere “Baba” demem gerektiğini ve uyulması gereken kurallar olduğunu… Bir şeyler anlatıyordu. Onu dinlemek istemiyordum ki ben! Diğer tarafa döndüm; “teyze” dedim. “Dedem beni bırakmaz buralarda. Merak eder şimdi nerede kaldım diye! Beni Dedeme götürsene?” Bir şey demedi. Kafasını öne eğdi. Diğerine, diğerine, bir diğerine sordum… Ve ben hâlâ soruyorum; “Dedem beni neden kız yetiştirme yurduna bıraktı?”
Evet! O ân, tamda o ân, benim adım konmuştu… 
Benim adım: ÖKSÜZ!

Üçüncü Sinema Başlıklı Kitabımın içinden

En büyük darbeyi her zaman en yakınımızdaki insanlardan alırız. Çünkü savunma sistemlerimiz düşmanlarımıza karşı kurulmuştur, yakınlarımıza değil.





En büyük darbeyi her zaman en yakınımızdaki insanlardan alırız.Çünkü savunma sistemlerimiz düşmanlarımıza karşı kurulmuştur, yakınlarımıza değil.

19 Nisan 2017 Çarşamba

Eveleyip , geveleme ağzında basit, anlaşılır ve kısa konuş.





Eveleyip , geveleme ağzındabasit, anlaşılır ve kısa konuş.



Denemeden yaşamadan neyin ne olduğunu bilemezsin.Başkalarının anlattıkları sana çalışmaz.Onların senaryoları bir boy büyük gelir seni açmaz.




Denemeden yaşamadan neyin ne olduğunu bilemezsin.Başkalarının anlattıkları sana çalışmaz.Onların senaryoları bir boy büyük gelir seni açmaz.

Yalnızlığın geçtiyse,ben gideyim artık..




Yalnızlığın geçtiyse,ben gideyim artık..

Ben ve Mustafa yarı çıplak bir haldeydik; ısınmak için birbirimize sımsıkı sarılmıştık. Şimdi ne olacaktı bilmiyordum.





Ben ve Mustafa yarı çıplak bir haldeydik; ısınmak için birbirimize sımsıkı sarılmıştık. Şimdi ne olacaktı bilmiyordum.


-Sen istersen uzan. Ben buralardayım. Bir duble daha içeceğim ay ışığında.
-Hayır! Gitme; ya da bende geleyim.

Sarıldı bana ve yukarı çıktık. Yumuşak yastıklarda oturduk. Dublesini ağzına yaklaştırdığında, elinden tutup kendi dudaklarıma yaklaştırdım ve bir yudum rakı daha aldım. Anason kokusuyla beraber dudaklarına dokundurdum nefesimi; sonra onun dudaklarına uzattım bardağı. Vücudunu hissetmekten, sesleri dinlemeye terfi etmiştim. Artık kalp atışlarımız birdi. Arzularımız, isteklerimiz de birdi… Aynı ayın ışıkları altında bedenlerimiz de birdi. Yüzümü tuttu iki eliyle; “Ben” dedi… Sonra nasıl olduysa gerisi gelmedi; konuşmasını bekliyordum; ama konuşması gereken dudaklar ve dil dudaklarımdaydı. Ne o konuşabildi, ne de ben… Öpüşmek ne güzel bir şeydi… Bir daha, bir daha öpüşmek… Beni kamaraya yatırdı ve yanıma uzandı. Hiçbir fikrim yoktu olacaklarla ilgili. Her şey de olabilirdi; hazırdım. Kafamı aldı, göğsüne koydu. Kamaranın camını açarak bana ayı gösterdi ve

-Senden vazgeçmem mümkün değil. Benimle evlenir misin?
-Evet! Ama sen benden küçüksün; el âlem ne der?
-El âlem yok, biz varız ve hayatımız…

Artık beraber yürüyecektik bu yolda. İçten bir duanın kabulü gibiydi bu. Onu bana getiren tesadüften öte, kader çizgisiydi. 
Bütün hayatımız bizi bir anda bulunduğumuz bu noktaya getirdi. Sürprizlerle doluydu her günümüz. Bana göre bir bilinmez gizemdi her ân; anımı yaşıyordum. Hissediyordum aldığım nefesi, yeşilin yapraktaki hışırtısını. Kütüğün, aslında ona kütük diyenleri büyütüp beslediğini, can verdiğini görüyordum. Görüyordum önün arkadan farklı olmadığını; gülmenin ağlamadan yaşanmadığını. Anlıyordum ki eşit dağılıyordu hayata duygular. Ölçüsü onun elinde; “Sen oyna rolünü en iyi hâliyle.” Diyordu. İçindeki şaklabanı oyna; sahne sende…

Yaptığın işte kaybolmaktı mutluluk; severek, zevk alarak yaşamaktı.
Mustafa’m… Derin bakışlım. Yüreğine dalıp dalıp kulaçlarımda sarmaladığım, içime heyecanlar sarıp aklımı başımdan alanım… Kokusunda adam, adamlığında kadınlığımla yandığım. Her dokunuşunda, sıcağın yakmak olduğunun ayrımına vardığım… Yandığım, kavrulduğum, dudak çatlağım. Tabanlarımdan enerjimi evrene yayanım. Öpüşünde öldüğüm, canım sevdiğim… İçimdeki heyecan fırtınam, dünyamda kimsenin görmediği kadar içinde an be an sevdirerek can katanım. Ne iyi ettin de kapımdan ayrılmadın ve ne şanslıyım ki seni tanıdım. İyi ki hayatımdasın Mustafa’m.

Mahkum Mahfuz Başlıklı kitabım da yer alan "Ay Güneşe Teslimdi" öykümün içinden..
 —

14 Nisan 2017 Cuma

"Çok meşkul gözüküyorsun?" "Gerçekten çok meşkulüm" Ne yapıyorsun?" "Kendi yaşam projemi tamamlamaya çalışıyorum." "Bu kadar yıldır bu dünyadasın, bu dünyaya ne yaptın?" "Onu güzelleştirdim" "Neyle yaptın ki bunu?" "Hayallerimle"





"Çok meşkul gözüküyorsun?" "Gerçekten çok meşkulüm" Ne yapıyorsun?" "Kendi yaşam projemi tamamlamaya çalışıyorum.""Bu kadar yıldır bu dünyadasın, bu dünyaya ne yaptın?" "Onu güzelleştirdim" "Neyle yaptın ki bunu?" "Hayallerimle"

'Yaşamın boyunca tanıştığın her insanın aslında bir amaca hizmet ettiğini anlayacaksın. Bazıları senin imtihanın olacak, bazısı seni kullanacak, bazısı sana öğretecek.... Fakat en önemlisi, bazısı da içindeki en iyi yanları ortaya çıkarmanı sağlayacak. İşte o daima yanında tutmaya değer olan olacak.'




'Yaşamın boyunca tanıştığın her insanınaslında bir amaca hizmet ettiğini anlayacaksın.Bazıları senin imtihanın olacak,bazısı seni kullanacak,bazısı sana öğretecek....Fakat en önemlisi,bazısı da içindeki en iyi yanları ortaya çıkarmanı sağlayacak.İşte o daima yanında tutmaya değer olan olacak.'

13 Nisan 2017 Perşembe

12 Nisan 2017 Çarşamba

Hayatta kazananlar ne zavallıyı oynarlar ne de suçlama oyununu, onlar kendileri olma oyunun u oynarlar.



Hayatta kazananlar ne zavallıyı oynarlar ne de suçlama oyununu, onlar kendileri olma oyunun u oynarlar.

Bence..


Arkadaş Âhına Şiir - 1

Arkadaş Âhına Şiir - 1

Bir sancı doğar, her gün batımı ayaz karanlıkta.
Dar gelir kundağı, tırmalar her zerremi.
Baktırmaz aynaya, set çeker yaşlar;
Sürükler ruhumu katıp önüne.
Acıyı fark edip feryat ettim de
Yediğim hançeri görmedim bugün.

Gözlerim değdiğinde ilk kez gözlerine,
Hayret oklarıyla delik deşikti ruhum.
Dört adet göz görmüştü karşımda gözlerim.
İkinci suratı görmezden gelen yüreğim,
Yürek çekimiyle konmuştu yüreğine.
Bu kaçıncı çalınışıydı kalbimin bilsen…
Tin alevlerine kandım hep ben.

Sıcacık ruhumu bırakmıştın ya buzdağlarına,
Elin yapışmış meğer o an buz damlalarına. 
Çözül hadi çözülebilirsen…
Güneşin çıkması buralarda uzun sürer, 
Bu soğuk beni de seni de yer.

Bildiğini sanırdı her şeyi beynim; 
Aşka açtı gönlüm ve güneşe kapalıydı gözüm. 
Hızır geldi sandım her defa,
Sarıldı ruhum bin bir umutla.
Masum suratıyla süzmüş meğerse beni,
İbret olarak sakladım o utangaç maskeyi.
Bilirdim bilmesine de;
Bilmemeyi seçtim gönlümde.

Baktı yüreğime iyiden iyiye;
Kimse yoktu, balıklama dalıp girdi.
Adına da “Tanrı misafiri” dedi.

Arsızlığı yetmedi ve ekledi;
“Canımsın, benden yanlış gelmez sana” dedi.
Oysa hayatının yanlışını üstümde denedi.
Tenim kavruldu, kalbim sızladı,
Dokunuşları yüreğim asil sandı.

Bildiğimi izleyerek öğrendim hep. 
İzlediğim doğa, deniz, gök ve yerdeki karınca…
Onlar da satmadı beni asla!
Ayırmak lazımdı asil ile yalanı o anda.

Aşk dokundu tenime; sızladı, acıya alıştı,
Alışkanlık hepten başımı yaktı.

Melek KIRICI

8 Nisan 2017 Cumartesi

Bir şeyler yapabilmek için kullanabileceğin dört faktör var: Güçlü yönlerin,, Farklılıkların, Tutkuların, Fırsatların.. . Tutkularınla güçlü yönlerini harekete geçir, fırsatlardan farklılıklarınla yararlan.


Bir şeyler yapabilmek için kullanabileceğin dört faktör var: Güçlü yönlerin,, Farklılıkların, Tutkuların, Fırsatların.. .Tutkularınla güçlü yönlerini harekete geçir, fırsatlardan farklılıklarınla yararlan.

Bazı şeyler, bazı şeylerde saklı. Mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda, bize gösterilecek saygı bizim göstereceğimiz saygıda saklı..




Bazı şeyler, bazı şeylerde saklı. Mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda, bize gösterilecek saygı bizim göstereceğimiz saygıda saklı..


7 Nisan 2017 Cuma

Senin en güzel halin: Saf, basit ve samimi, yani olduğun gibi


Senin en güzel halin: Saf, basit ve samimi, yani olduğun gibi 


Bize sadece yaşamak kalıyor. Yapabileceğimiz tek şey hayata ve onun getirdiklerine "Evet" demektir
Rolümüzü kader belirler. Rolü nasıl oynayacağımız ise hayatımızdır. Sıradan bir iş yapacağımıza rolümüzü "OSCAR" almak için oynamalıyız.
Hayat, bizim yönettiğimiz bir gösteri değil, Allah'ın takdirinin tecellisidir. Bize düşen sahneye çıkıp repliklerimizi okumaktır.
Bu anda ne oluyorsa, olması gerekendir. Tam zamanında yaşar, tam zamanında ölürüz. Ne bir saat erken, ne de bir saat geç
Söylediğimiz "Olmalı" "Olsaydı" "Olmasaydı" ..Bunlar sadece bir gürültüdür. Hayatta tek bir gerçek vardır: Olan. Şimdi olmakta olan.

Düşündüğün şeyi elde edersin. Düşündüğün şey sensin




Düşündüğün şeyi elde edersin. Düşündüğün şey sensin

Yürümek, dengeni kaybedip öne doğru düşerken bir adım atıp, dengeni tekrar bulmaktır.



Yürümek, dengeni kaybedip öne doğru düşerken bir adım atıp, dengeni tekrar bulmaktır.

İçindeki ışığı bul, bütün ayırımlar ortadan kalkar. Toprak lambanın ışığı ile, altın lambanın ışığı, aynı ışıktır




İçindeki ışığı bul, bütün ayırımlar ortadan kalkar. Toprak lambanın ışığı ile, altın lambanın ışığı, aynı ışıktır