30 Nisan 2018 Pazartesi



Düşünmeden öğrenmek FAYDASIZ.Öğrenmeden düşünmek TEHLİKELİ



Görmek istediğini değil, var olanı görmeye çalış. Onları oldukları halleriyle kabul et. Etiketleme. Çiçeklere “Dost”, yıldızlara “Düşman”, ya da atlara “Komunist”, meleklere “Faşist”. Dünya ne iyidir ne de kötü. O sadece düşündüğün gibidir.




Kendinle barışık olmadan mutlu olamazsın. Kendinle barışmak için mutlaka çocukluk halini anne ve babanla barıştırmalısın




Bütün meslekler, hükmedebildiğimiz ölçüde hoşa gider, emir altına girdiğimiz sürece sevilmezler.Kişi yaptığı işi sevmeli ; sevdiği işi yapamıyorsa.Herkes birilerinin işçisidir bana göre. Çalışmak ve üretmek bedeni ve ruhu besler.İşçi bayramının hikayesini derin hissederek bu uğurda can verenleri rahmet ile anıyorum. Emekçi işçiler her birinize kırmızı gül armağan ediyorum.İşçi bayramımız kutlu olsun.Saygı ve Sevgilerimle..

29 Nisan 2018 Pazar




Yaşamıın değeri, ondan ne aldığınla değil; ona ne kattığınla ölçülür.


"İÇİNİZİ DÜŞLER VE HAYALLER MEZARLIĞINA ÇEVİRMEYİN ÖZGÜR BIRAKIN."
İçimden kuşlar göçmüyor.Ben kendi ellerimle içimdeki tüm kuşları özgür bırakıyorum bu gün. Onlar benim düşlerim ve hayallerim.Onları ne kadar derinde tutar ve içime hapsedersem orada kararıp birer birer soluksuz kalıp ölmelerini izlerimbu zamana kadar yaptığım gibi.Ve artık içimdeki tüm kuşları özgür bırakıyorum.Korkmuyorum yitirmekten...Kaybetmeyi göze almazsamiçim sonsuz düşler mezarlığına dönecek.Kaybettiklerime ağlamaktan vazgeçiyorum,bundan sonra dahi kaybetmeyi göze alıyorum,kazanmak gibi bir kaygım da yok.Ben özgür yaşamayı seçiyorum.Hayallerim özgür, ben özgürüm.Artık şimdi gerçekleştirebilirim tüm düşlerimi.Gerçekleştiremesem de gerçekleştirmek için çabaladığımı bilirim. Denedim,elimden geleni yaptım ama olmadı canım sağolsun diyebilirim. Düşlerimin ayak seslerini duyuyorum artık onlar benim kadar canlılar ve gerçekleşmeye çok daha yakınlar.En azından içimde hiç doğmamış olarak kalmayacaklar.Orada birer birer havasızlıktan ölüp beni zehirlemeyecekler.




"Hayat size ancak ondan istemeyecesaret ettiğiniz şeyleri verecektir..!"




Bazen zaman ılactırbazen gecmesını herseyı yoluna koymasını beklersınPekı herseyı zamana bırakacak kadar Genc mısın?
tam zamanında dedıgın kac ölüm bılıyorsun..?


Berat Kandiliniz Mubarek Olsun.
Kur’an’ın ilk kelimesinin “Hamd” oluşu, işe ne ile başlanacağının da göstergesidir.
Demek ki, önce hakbilirlik, Kadir kıymet bilmek, teşekkür etmesini bilmek; var oluşumuza, hiçbir şey değilken bir şey oluşumuza teşekkür, bunca nimete teşekkür. Allah'ıma şükürler olsun benim için sağladığı tüm imkanlara şükürler olsun.
Her işin başı besmele (sevgi, saygı, şefkat, merhamet) ise, besmelenin de başı teşekkür ve şükürdür.
“İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a da şükretmesini bilmez.”Allah teşekkür edilmesi gereken yegane varlıktır.Çünkü herşey Ondan geliyor ve O’nunla devam edebiliyor.Ben hayat yolculuğumda tanışma fırsatı bulduğum kim varsa hakkımı helal ediyor dileklerinin kabul olması için dua ediyorum.

27 Nisan 2018 Cuma

Günümüzde moda olan “Daha” nın acı ilacı “Yeter” dir. Bu iki sözcüğün en popüler kullanılış formülü “Sana yeter, Bana daha” şeklinde olup, bu dünyamızın hızla sonunu getirmektedir. Dünyayı kurtaracak formül ise, “Bana yeter, Sana daha” söylemidir.Günümüzün moda söylemi “Daha” dır. (Kişi başına geliri daha arttırmak, daha çok çocuk yapmak, daha gösterişli bir araba, daha geniş bir ev, gibi.) Kur’an’da “Bu sözcüğü” cehennem kullanır.”Doldun mu?” Derler, cehennem “Daha, daha” der. “Daha” hiç doymaz.İslam’ın, Müslüman’lığın ruhu da “Bana yeter, Sana daha” söylemindedir.

26 Nisan 2018 Perşembe



"TUTKU,İKİ İNSAN ARASINDAKİ KİMYASAL ÇEKİMDİR; GELİP GİDEN ŞİDDETLİ BİR FIRTINA, BEDENİNİZDE HİSSETTİĞİNİZ YOĞUN YAĞMURLAR, NEFESİNİZİ KESEN VE KARŞISINDA ÇARESİZ KALDIĞINIZ BİR DUYGUDUR."




İstediğin kadar bil, olmadıktan sonra neye yarar.

24 Nisan 2018 Salı



Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa, hayatının sona ermediğini düşün. Sona eren şey yalnızca hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak üzere sabırsızlanmaktadır. O zaman bir gemiye bin, seni bekleyen bir kent mutlaka vardır!





Gemi limanda güvendedir; ama orada durmak için yapılmamıştır.




Hikayemin içindedir hayat..

23 Nisan 2018 Pazartesi




Her yerde sabah oldumu Gunes yükselir. Bizde ise Gunes doğar.Her şey yeni baslar. Heyecanliyim,Bu gün hayatımda olanlarla yeniden tanışacağım.

22 Nisan 2018 Pazar




Ruhu çocuk olanlar esnek olur güç karşısında yıkılmaz eğilirlerDefalarca kanayan dizlerinin ne zaman kabuk bağladığını fark etmezlerOyunlar da yeniliklere açık neşe içindedirlerVeHızla topun yüzlerine çarpan acısını ezber edip top nereden gelirse gelsin tutmayı öğrenirler. İyi kalecidirler.



Var olmayan bir yerde,girişi çıkışı olmayan bir sokakta,yapılmamış bir evde yaşıyorum;böyle bir yerde yaşayan yoktur.İşte ben o ‘yok'um..


23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN.
Canımızdan önce gelen varlıktır çocuklarımız. Yemeğin en güzel tarafı hep onun tabağında yer alır. Sokakta oynayıp yorulmasından tutun da arkadaşlarının yediğini canı çeker ihtimaliyle harçlığımızı düşünmeden eline sıkıştırdığımızdır o.Bir leke görsek yenisiyle değiştirip çamaşırlarını en güzel sularda yıkar. Yanına uzandığımızda seyretmeye doyamayız. Sarılırsak boğulur diye korktuğumuzdur evlat..
Ben seve seve ömrümü veririm değimdir evlat.

Peki ya anne ve babası olmayanlar; onlar ne yaparlar ki?
Ben biliyorum ne yaptıklarını; ortadan kaybolurlar.
Onlara ait olmayan bir şeyi dip bucak izlerler güzel ama asla onun üzerinde uygulanmayacak film gibi.
Ona acınacak bir şey gibi bakmadan evladına yaklaşır gibi yaklaş.
Sen seçme vereceğini . Çocuğu istediklerini seçebilecek kıvama getir, ruhuna dokun yani.
Anne babasının olmadığı için değil böyle bir durumda çocuklarının başında olduğuna şükür için geldiğini ve senin sevgini kabul etmesini yalvararak dilediğini söyle.
Senin o çocuğa muhtaç olduğun gerçeğini ona hissettir yani.
“Allah başa vermesin.” deriz. Sıyrılır işin içinden yaşama devam ederiz.
Bu dediklerimi zaten yapacak olan yapıyordur. Yapmayan zaten okumaya başladığı yazımı konuyu anlayınca devam etmemiştir.
Ama sen devam ediyorsun sevgiler yüreğine..
Sevgi ile büyüme şansı olmayan çocuk senin evladına gösterdiğinin bin de birine hatır güder.
Ama zaten biz nasıl evladımızı koşulsuz seviyorsak onu da öyle sevmenin doğru olduğunu biliyoruz.
Yüreğinde yaşattığın çocuk hatırına..
Saygı ve Sevgilerimle
Ben seve seve ömrümü veririm değimdir evlat.
Peki ya anne ve babası olmayanlar; onlar ne yaparlar ki?Ben biliyorum ne yaptıklarını; ortadan kaybolurlar. Onlara ait olmayan bir şeyi dip bucak izlerler güzel ama asla onun üzerinde uygulanmayacak film gibi.Ona acınacak bir şey gibi bakmadan evladına yaklaşır gibi yaklaş. Sen seçme vereceğini . Çocuğu istediklerini seçebilecek kıvama getir, ruhuna dokun yani. Anne babasının olmadığı için değil böyle bir durumda çocuklarının başında olduğuna şükür için geldiğini ve senin sevgini kabul etmesini yalvararak dilediğini söyle.Senin o çocuğa muhtaç olduğun gerçeğini ona hissettir yani.“Allah başa vermesin.” deriz. Sıyrılır işin içinden yaşama devam ederiz.Bu dediklerimi zaten yapacak olan yapıyordur. Yapmayan zaten okumaya başladığı yazımı konuyu anlayınca devam etmemiştir.Ama sen devam ediyorsun sevgiler yüreğine..Sevgi ile büyüme şansı olmayan çocuk senin evladına gösterdiğinin bin de birine hatır güder.Ama zaten biz nasıl evladımızı koşulsuz seviyorsak onu da öyle sevmenin doğru olduğunu biliyoruz.Yüreğinde yaşattığın çocuk hatırına..Saygı ve Sevgilerimle



Bu dünyada her şey kullanman için seni bekliyor, ama hiç biri senin değil, unutma. Kullan. Teşekkür et. bırak. Zamanında bırakamazsan zararHayat bir dizi "Merhaba" ve "Hoşça Kal" lardan ibarettir.Hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi sahiplenemezsin.Kullana bilirsin, ama sahiplenemezsin.

20 Nisan 2018 Cuma




***BENİM ADIM:ÖKSÜZ!***


O gün, karşı komşunun diktiği çiçekli elbiseyi giydirmişti bana Babaannem. Şaşkındım ve bir o kadar da mutlu. Kendi etrafımda döndüğümde eteklerim açılıyor, bacaklarımın gözükmesi hoşuma gidiyordu. 

Zıplaya zıplaya adı Fışkıran olan çeşmemizin yanına gittim. Bakracın içini bir güzel yıkayıp doldurdum. O arada yan komşumuzun oğlu Şükrü bana bakıyordu. Bu bakış farklıydı anlam veremedim. Üzerimdeki elbisenin bana verdiği mutlulukla pek de önemsemedim. Dolan bakracı aldım. Eve doğru yürürken sesler duydum. Dedemle, Babaannem birbirlerine; “Nasıl olur?”, “Nasıl yaparız?” gibi çok da anlamadığım cümleler kuruyorlardı. Bakraçtan üstüme su döküldü. Bakracı elimden yere bıraktım. Tahta merdivenlerin üçüncü basamağında, içeriden gelen sesleri dinlemeye başladım. Kapı gıcırtıyla açıldı. Zaten kötürüm olan Babaannem bana bakıyordu, ben eteğime. “Melek gel yanıma kızım.” dedi. “Babaanne ben ıslatmadım.” dedim. Eteğime baktı, gülümsedi. “Gel kızım.” dedi. Sesi titriyordu. Gözleri biraz yaşlılıktan biraz da adını sonradan koyabildiğim duygusallıktan buğulu buğulu bakıyordu. Sevgisini gösteren bir kadın değildi. Yapılması gerekeni sert bir ifade ile anlatır, olmazsa sesini yükseltir, o da olmazsa cezalandırırdı. Peki, bu kadar sert bir kadının bana bu bakışı neydi? Yaklaştım, yanına oturdum. Başımı sevdi ve anlatmaya başladı; “Bak kızım, şimdi Dedenle bir yere gideceksiniz. Burası senin gibi çocuklarla dolu büyük bir yer. Orada öğretmenlerin de var. Senin istediğin yemekleri yapacak annelerin, seninle oynayacak arkadaşların olacak.” Babaannemin söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. Suyu üstüme döktüm diye kızmadı ya önemli olan oydu. Sonuçta Dedemle gezmeye gidecektim.

Babaannem elime çamaşır dolu bir poşet verdi. Nedenini sorduğumda, “Bunlar yanında dursun lâzım olacak kızım.” dedi. Gözünden yaş aktığını gördüm. Eliyle sildi, “Toz kaçtı.” dedi. Sonra hiç yapmadığı bir şey yaptı… Bana sarıldı… Bende sarıldım Babaanneme. Sonra Dedemin eline yapıştım, “Hadi gidelim.” dedim.

. . .
Kocaman bir bina, çocuk sesleri ortalığı çınlatıyor. Dedem; “Git oyna kızım, çok koşup terleme sonra üşütüp hasta olursun.” dedi. Hem git diyordu, hem de elimi sımsıkı tutuyordu. Yüzüne baktım. Dedem benim yüzüme bakmıyordu. Bir kız gelip elimden tuttu. Onunla diğer çocukların yanına gittik. Çeşit çeşit oyunlar oynadık. Burada ne kadar çok çocuk var! Yakan top, ara sıçanı, saklambaç… Daha birçok yeni oyunlar öğrenmiştim. Bir oyundan diğerine geçiyor, sürekli oynuyorduk. Saatin nasıl geçtiğini anlamadım. Hava kararıyordu. Dedemi arıyordum her yerde. Dedem yoktu. Koskoca bahçenin her tarafına bakmıştım. Ah bu Dedem! Neredeydi? Başımı kaldırdım. Kocaman binayı fark ettim. Yüksek ve geniş merdivenlerden Dedemi aramak için yukarı çıkmaya başladım. Oyun oynadığım çocukların merdivenin çeşitli yerlerinde durup bana baktıklarını gördüm. Neşeli değillerdi. Az önce çığlık çığlığa oyun sesleri yükselen bahçeden çıt çıkmıyordu.

Büyük demir kapıdan içeri girdim. Adımlarımı atarken sağ tarafa baktım. Bir oda da dört, beş kişi vardı. El işaretiyle beni yanlarına çağırdılar. “şey” dedim. “Şey, ben Dedemi arıyordum. Biraz oynayacaktım, sonra gidecektik. Onu gördünüz mü? Dedemi…”

Oda buz gibiydi. Üşüdüm. Sonra Babaannemin bana verdiği poşet aklıma geldi. İçinden hırkayı çıkarırken neden hırkayı koyduğunu anlamaya başlıyordum. Aynı anda yanında durduğum kadın bana, burasının Sinop Kız Yetiştirme Yurdu olduğunu ve artık burada kalacağımı; onlara “Anne”, erkek görevlilere “Baba” demem gerektiğini ve uyulması gereken kurallar olduğunu… Bir şeyler anlatıyordu. Onu dinlemek istemiyordum ki ben! Diğer tarafa döndüm; “teyze” dedim. “Dedem beni bırakmaz buralarda. Merak eder şimdi nerede kaldım diye! Beni Dedeme götürsene?” Bir şey demedi. Kafasını öne eğdi. Diğerine, diğerine, bir diğerine sordum… Ve ben hâlâ soruyorum; “Dedem beni neden kız yetiştirme yurduna bıraktı?”

Evet! O ân, tamda o ân, benim adım konmuştu…
Benim adım: ÖKSÜZ!

Üçüncü Sinema Başlıklı Kitabımın içinden
Melek KIRICI


Seni korkutan bir şeyi yapabilirsen, o korkunun senden aldığı enerjiyi geri kazanmış olursun.


Bu gürültü ve kargaşa dünyasında, kim odaklanabilirse kazanır.



Hiçbir şekilde, kendime olan saygımı olumsuz etkileyecek hiç bir şeyi yapmayacağım. Başkalarının haberi olmasa da ben biliyorum ya yeter.Hayatımı şu temeldeğerler üstüne kurdum öylede devam edeceğim: Kalite, Dürüstlük, Sevgi, Yardımlaşma,Coşku, ve Olumluluk..(Özgürlük ve iç huzur bu duygular üzerinde kurulu)


19 Nisan 2018 Perşembe

Yaşamın boyunca tanıştığın her insanın, aslında bir amaca hizmet ettiğini anlayacaksın. Hayatına girenlerin bazıları, kısa soluklu uğrayışlarla yaşamını hareketlendirirken; bazıları senin vuruş noktaların olacak ve kalbinde ağırlığını bir ömür taşıyacaksın.
İsmi, sayısı belli olmayan bu kalabalık, bizim okulumuz. Sınavlarımız eğitim öncesi yapılıyor, biz sonra öğreniyoruz gerekeni. Sonradan, yavaş yavaş ayırt ediyorsun derslerini nasıl çalışman gerektiğini.
Bu kalabalık bizim öğretmenlerimiz; sınav sorularımızın cevaplarını hazırlıyorlar. Aniden, hayatının bir yerinde hazırlıksız veriliyor kâğıt kalem eline. Cevabı yine tecrübe…Sonrası hep geliyor. Daha bir aşinasın artık duruma. Seçeneklerini oluşturabiliyorsun; çünkü diğer adımını attığın yeri görmeni sağlayacak onlar.
Bazıları da, senin kendini iyi hissetmeni sağlayacak, yanlarında kendini güvende hissedeceksin. Onlar hep yanında diye düşünürken, en erken onları kaybedecek, özleyeceksin.
Kalabalık hikâye dolu, her birininki de başka türlü öyküsü…
O kadar etkileneceksin ki; dışarıdan aldığın eğitim olarak düşüneceksin kendine. Artık sorular ve sınavlar azalacak, kalabalık dağılmaya başlayacak. Başkalarına göç eder gibi, tazeye, yeniye uçar gibi terk edecekler seni.
Yalnızlık, fakülte sınavları; yani diğer yere giciş, ona varış…
Üç gün boyunca hiç konuşmamayı tecrübe edinenleri göreceksin ve sesinin çıkmakta zorlandığını hatta. Sonra izlerken geçmişi anlayacaksın; hatta ışığın seni başka yönlere sürüklediğini göreceksin.
Bir de, birilerinin verdiği karne günün olacak…
İşte tam da burada buluyorsun kendini. Kendi karneni sen düzenliyorsun. Verdiğin sınavların hakkı olan karne elinde. Sonrası mı? Kendini en çok sevdiğin dönem başlıyor. Kalabalığın uğultusundan duyamadığın kuş sesleri, en güzel melodileri fısıldıyor kulağına. Çiçekler, rüzgâr eşliğinde sahnede.
Son dem…
Tam yerinde ve zamanındayım hayatın. Üretim, kazanç, az zaman, çok verim. Yaşlanmasa da ruh, yaş aldıkça daha farklı sınavların geldiğini görüyorum.
Dinlenirken kendimi onlara hazırlıyorum…Ben Melek yazımı sonuna kadar okuyan değerli kişi sana güzel günler diliyorum.
Yazan:Melek Kırıcı



Eveleyip , geveleme ağzındaLaf sokup seni anlamasını beklemeHerkes birbirini yerme derdinde
Sen bunu yapmamayı öğrenZorlanmadan kelimeler dökülür muhatabınaKonuşabilmek yürek işidir, sanattır.Basit, anlaşılır ve kısa konuş.Yüreğinde biriktirip dert etme.




En büyük darbeyi her zaman en yakınımızdaki insanlardan alırız.Çünkü savunma sistemlerimiz düşmanlarımıza karşı kurulmuştur, yakınlarımıza değil

17 Nisan 2018 Salı

"Bu aksilikler niye"mi? Bana sorma, O'na sor. Ama daha önce yolunda giden her şey için "Teşekkür ettiysen sor. Yoksa ayıp olmaz mı?




Siz hiç yaşayan bir insan gördünüz mü ki onun sorunları olmasın." Benim hiç sorunum yok" diyenlere "Git bak belki ölmüşsündür" diyorum.

16 Nisan 2018 Pazartesi




Kendin Olmak senin içindeki bu kalabalığı bilmek, onlara sevgiyle yaklaşmak ve seni rahat bırakmalarını sağlamaktır.




Bulutlara benzer duygular: turuncu, erguvan, beyaz. Bir rüzgar sürükler hepsini. Bulutlara güven olmaz.

Aslında İnsanı En Çok Acıtan Şey;






Ne geriye bak kızgınlıkla,Ne de ileriye korkuyla...!Sadece etrafına bak " Farkındalıkla "

https://www.facebook.com/Mele%C4%9Fin-Kalemi-636894949797749/

https://www.facebook.com/Mele%C4%9Fin-Kalemi-636894949797749/


Mutluluk dışardan içeriye değil, içerden dışarıya yaşanan içsel bir olaydır.




Şarkı seslerle var olur ama seslerin arasındaki sessizliklerle şarkı olur.




Sesimde ,Bir bahçenin ortası var...



Özgür olabilmek için her şeyden önce, kendimizdeki kontrol edilebilir ve kontrol edilemiyen özellikleri bilmemiz gerekir.

15 Nisan 2018 Pazar


Yaşamın boyunca tanıştığın her insanın, aslında bir amaca hizmet ettiğini anlayacaksın. Hayatına girenlerin bazıları, kısa soluklu uğrayışlarla yaşamını hareketlendirirken; bazıları senin vuruş noktaların olacak ve kalbinde ağırlığını bir ömür taşıyacaksın.

İsmi, sayısı belli olmayan bu kalabalık, bizim okulumuz. Sınavlarımız eğitim öncesi yapılıyor, biz sonra öğreniyoruz gerekeni. Sonradan, yavaş yavaş ayırt ediyorsun derslerini nasıl çalışman gerektiğini.

Bu kalabalık bizim öğretmenlerimiz; sınav sorularımızın cevaplarını hazırlıyorlar. Aniden, hayatının bir yerinde hazırlıksız veriliyor kâğıt kalem eline. Cevabı yine tecrübe…

Sonrası hep geliyor. Daha bir aşinasın artık duruma. Seçeneklerini oluşturabiliyorsun; çünkü diğer adımını attığın yeri görmeni sağlayacak onlar.

Bazıları da, senin kendini iyi hissetmeni sağlayacak, yanlarında kendini güvende hissedeceksin. Onlar hep yanında diye düşünürken, en erken onları kaybedecek, özleyeceksin.

Kalabalık hikâye dolu, her birininki de başka türlü öyküsü…

O kadar etkileneceksin ki; dışarıdan aldığın eğitim olarak düşüneceksin kendine. Artık sorular ve sınavlar azalacak, kalabalık dağılmaya başlayacak. Başkalarına göç eder gibi, tazeye, yeniye uçar gibi terk edecekler seni.

Yalnızlık, fakülte sınavları; yani diğer yere giciş, ona varış…

Üç gün boyunca hiç konuşmamayı tecrübe edinenleri göreceksin ve sesinin çıkmakta zorlandığını hatta. Sonra izlerken geçmişi anlayacaksın; hatta ışığın seni başka yönlere sürüklediğini göreceksin.

Bir de, birilerinin verdiği karne günün olacak…

İşte tam da burada buluyorsun kendini. Kendi karneni sen düzenliyorsun. Verdiğin sınavların hakkı olan karne elinde. Sonrası mı? Kendini en çok sevdiğin dönem başlıyor. Kalabalığın uğultusundan duyamadığın kuş sesleri, en güzel melodileri fısıldıyor kulağına. Çiçekler, rüzgâr eşliğinde sahnede.

Son dem…

Tam yerinde ve zamanındayım hayatın. Üretim, kazanç, az zaman, çok verim. Yaşlanmasa da ruh, yaş aldıkça daha farklı sınavların geldiğini görüyorum.

Dinlenirken kendimi onlara hazırlıyorum…Ben Melekyazımı sonuna kadar okuyan değerli kişi sana güzel günler diliyorum.



12 Nisan 2018 Perşembe






Beni anlamak istediğiniz gibi anlamaya çalışırsanız, anladığınız ben değil, kendiniz olursunuz.




“Sorarlarsa, “Ne iş yaptın bu dünyada?” diye, rahatça verebilirim yanıtını: “Yalnız kaldım. Kalabildim! Milyarlarca insanın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından…




Bataklıkta, çamurlu sularda yetişen Nilüfer Çiçekleri gibi olmalıyız, çamurun içinden çıkmalı ama çamurlanmamalıyız. Nilüferler tertemizdir.

Miraç Kandiliniz mübarek dualarınız kabul olsun.
Allah'ın razı olduklarından olun İnşallah.
Susuzluğun kendisi duadır.
"Allah’ın yasakladığı bir işi yapmak istediğin zaman onun göremeyeceği bir yerde yap."
Öyle bir yer yok.
O zaman bu gece; gördüklerinin af gecesi olsun İnşallah. Amin.

11 Nisan 2018 Çarşamba




Hayatta kazananlar ne zavallıyı oynarlar ne de suçlama oyununu, onlar kendileri olma oyununu oynarlar.




Bir kuyudan su çektikce suyun tadı artar. İnsan da böyledir tadına varabilmek için içini, bakraç bakraç boşaltman gerek.





İstersen kuş istersen koruyup ısıtan ve hep yanında olan el olurum.Önce sen seç hangisi olmak istersin ?

9 Nisan 2018 Pazartesi




Güzel konuşma az ve öz olur..




Bütün zafer hikayelerini okurken, ilk zaferlerinin kendilerine karşı kazanıldığını gördüm. Hepsinde öz disiplin başta geliyordu.





"Taş taşlıktan geçmedikçe yüzük olamaz. Yüzük olmayı isteyen taş, ezilmeyi, yontulmayı göze almalıdır."




İnsanı insan yapan yine insandır.Nefret olan yere sevgi,şüphe olan yere inanç, ümitsizlik olan yere ümit,karanlığa ışık olan yine insandır





İçindeki ışığı bul, bütün ayırımlar ortadan kalkar. Toprak lambanın ışığı ile, altın lambanın ışığı, aynı ışıktır.



Bir şeyler yapabilmek için kullanabileceğin dört faktör var: Güçlü yönlerin,, Farklılıkların, Tutkuların, Fırsatların.. .Tutkularınla güçlü yönlerini harekete geçir, fırsatlardan farklılıklarınla yararlan.




Senin en güzel halin: Saf, basit ve samimi, yani olduğun gibi Bize sadece yaşamak kalıyor. Yapabileceğimiz tek şey hayata ve onun getirdiklerine "Evet" demektirRolümüzü kader belirler. Rolü nasıl oynayacağımız ise hayatımızdır. Sıradan bir iş yapacağımıza rolümüzü "OSCAR" almak için oynamalıyız.Hayat, bizim yönettiğimiz bir gösteri değil, Allah'ın takdirinin tecellisidir. Bize düşen sahneye çıkıp repliklerimizi okumaktır.Bu anda ne oluyorsa, olması gerekendir. Tam zamanında yaşar, tam zamanında ölürüz. Ne bir saat erken, ne de bir saat geçSöylediğimiz "Olmalı" "Olsaydı" "Olmasaydı" ..Bunlar sadece bir gürültüdür. Hayatta tek bir gerçek vardır: Olan. Şimdi olmakta olan.





Şükür, keyifsiz bir ruh halini keyifli bir ruh haline dönüştürmenin en kolay yoludur..Elinde her zaman sürprizlerle dolu bir kurbağa vardır mutlaka





Duyarak Yaşayın. Bir kazan çorba ile bir kaşık çorbanın tadı aynı. Kaşık kaşık bir kazanı bitirirsin, o tadın farkına varamayabilirsin.






Önümde Arkamda güzellik var. Sağımda Solunda iyilik var. Altımda. Ütünde zenginlik var. Dışımı Sevgi sardı içimden sevgi taştı.




Umutsuzluk, kendine imkansız bir hedef koyan kişinin ödediği bedeldirDeğişim kalpte olmazsa olmaz.




Bak ve olanı gör. Etiketleme, yargılama, üstüne senaryo yazma. Bak ve görmeyi düşündüğünü değil, olanı gör.